Demi?

Alper bu gün yani az sonra geri dönüyor ne acayip değil mi?

Başka Bir Şey

Gece başka bir şey,
Ne sana benzer nede bana.
Sokak başka bir şey,
Ne sana benzer nede bana.
Sevişmek başka bir şey,
Ne sana benzer nede bana.
Gece vakti sokakta sevişmek Başak bir şey...


*pardon*

SUTLAC


Saat sabahin 4 uydu Turkiye’de. Benim yasadigim yerde aksam 9 du. Haziran 6 sinin sabahi…
Ev telefonu caldi. Arayan olmazdi pek beni ama caliyordu telefon. Demek ki birinin aklina dusmus olacaktim ve o kisinin beni aramaya ihtiyac duymus olmasi gerekirdi ki telefonum calsin. Meraklandim bir an kim ki acaba bana bu saatte ihtiyac duyan diye.
Telefonun sesi bile ayri bir yuksek seste caliyordu, normal bir zamana gore. Bir hamleyle yerimden kalkip hemen telefonu kaptim. Kim olduguna bile bakmadan actim ve hic bir sey soylemedim.
Karsidaki kisi abimdi. Aylardir hic konusmadigim, hatta ismini bile anmadigim abim.
Hic bir sey soylemememe ragmen, telefonun calmasinin durdugundan dolayi benim telefonu actigimi anlamisti ve hic vakit kaybetmeden soylemek istedigini soyledi:

“Anneannemi kaybettik!..” dedi. Hic bir sey soyleyemedim. Bir kac dakika oyle kalakalmisim ahize kulagimda. Diyebilecek hic bir seyim yoktu sanirim.
“Tamam” dedim. “Basin sagolsun. Aradigin icin cok tesekkur ederim.” Dedim ve telefonu oylece kapattim.

Kafamda bin bir dusunce dolanip durdu bir sure.

2010 yilinin Ocak ayinda Turkiye’ye gittim. Buyukbabami (Agiz aliskanligindan dolayi hep buyukbaba demisimdir, annemin babasina) gormek icin. Hastalanmisti. Gitmesi an meselesiydi. “Bir kez daha gormek istiyorum” dedim esime, ve gittim.
Yerinden kalkamiyordu fazla, yatak odasina gittim ananemle beraber.
“Anane buyukbabam la bir resmimizi cekermisin?” dedim.
“Ben bilmem olum!” dedi.
“Gel hep beraber cekilelim fotograf” dedim. “Ayarlarim ben”
Buyukbabama yardim ettim ve koltuga oturtturdum. Ananem ve bende yanina gectik ve fotograf makinesini 10 saniyeye ayarladim.
Ve hep beraber, ucumuz cok guzel bir fotograf cektik.

Telefonda anneannem vardi. “Bu aksam ugrayabilirim anane”,
“Ugra yavrucum, sutlac yapim mi sana seversin”
“Yap anane yerim. Aksam ustu gelirim. Hadi gorusuruz” deyip ahizeyi kapattim.
Universite donemlerindeydi. Butun hayatim boyunca hic eksiksiz olarak ananem hayatimda oldugu icin apayri bir haz duyardim onun ilgisinden. Ne zaman onun yanina gelecegimi duysa hep benim sevdigim yemekleri yapar, sevdigim tatlilari yapabilmek icin ozellikle alisverise cikardi.

“Oglum hic ugramiyorsun, hayirsiz. Insan bir ugrar. Hic ozlemiyormusun ananeni?”
“Gelirim anane. Okul biraz yogun son zamanlarda. Universite sinavlari yaklasiyor. Hazirlanmam lazim.”
Haylazdim (bizim buyuklerin tabirine gore). Arkadas cevresi, o bar senin bu bar benim takilirdim. Birazda muzigin icerisinde oldugum icin, orda burda calardik gurup olarak. Aileye pek yakinligim yoktu. Biraz uzaklasmistim herkesten, bir kac kisi haricinde. Takiliyordum dedim ya.
Ama ananeme ugrardim arada bir.

“Oglum anneannen telefondaaa”
“Tamam geldim. Ananecim merhaba nasilsin?”
“Iyiyim oglum. Asil sen nerelerdesin bakim. Hic ugramiyorsun artik.”
“Ugrayamiyorum ananecim. Genclik caglari iste. Bilirsin.”
“Ben bilmem oglum. Bizim zamanimiz farkliydi. Ayrilmazdik biz hic bir yerlere. Evdeydik hep, buyuklerimizle.”
Urpertici gibi gelmisti bu kelimeler o caglarimda. Ya lise 1 ya da lise 2 donemleriydi. Nasil yasayabilmisler diye dusundum hep. Hic bir ozgurluk yokken hayatlarinda. Ah o genclik dusunceleri, caglari.

“Oglum bak sana patates kizartiyorum. Ketchup ta almaya gidicem simdi. Yaninada kofte yaparim. Bir de Sutlac ekledimmi tam senin agzina layik. Bekliyorum ha ona gore!.”
“Tamam anane geliyorum.”
Zevkti dedim ya oradaki ilgi. Abidinpasadaki ananemlerin evinde gordugum ilgiyi hic bir yerde gormemistim hayatimda.

Ankara’da Batikent’te tiyatrodan arkadaslarimla tasindigim evde oturuyordum o zamanlar. Universite donemleri yine. Genelde hic yapmadigim bir sey yaptim ve annemi aradim nasil olduklarini sormak icin. Cok uzaklasmistim ailemden o zamanlar. Serseriydim (bizim buyuklerin tabirine gore).
“Ananenin elinde tup patladi” dedi. Butun yuzu ve elleri yandi. Hastaneye kaldirilmisti ama simdi evde” dedi.
Neye ugradigimi sasirmistim. Biraz konustuktan sonra kapattim telefonu. Hemen ananemlere gittim, herseyi birakip. Aklimdan binbir dusunce geciyordu yine. Bir an ananemi kaybetme dusuncesi beni cok uzdu. Otobuste kafami cama yaslamis, gozlerimi disariya dikmistim. Butun vucudum bir yorgunluk icerisinde, gosyaslarimin yanaklarima dogru aktigini hissettim ama kendimi hizlica kontrol edip, disariyi izlemeye ve tabelalari okumaya basladim, dikkatimi dagitmak icin.
Eve vardigimda ananemi gordum. Her yeri yanikti ama benim gelecegimi tahmin ettigi icin mutfaga girmisti. Cesit cesit yemek kokulari geliyordu mutfaktan.
“Napiyorsun anane” dedim. “Oturup dinlensene sen, ac degilim ben. Seni gormeye geldim sadece.”
“Yok olum zaten yapacaktim.”
Her zaman ki aciklamasini yapmis ve bir tabaga yemekleri koymaya baslamisti.

Aradan yillar gecti. Apayri bir ulkeye tasindim. Okyanus astim.
Telefonu elime aldim ve numaralari cevirdim. “Anne? Anne iyimisin?”
“Iyiyim oglum. Kalabalik. Kaybettik!” dedi ve hungur hungur aglamaya basladi.
Ne diyecegimi bilemedim.
Saat sabahin 4’uydu Turkiye’de.
Bir kac saniye durakladiktan sonra; ben seni ararim yarin dedim ve kapattim.
Annemin oyle aglamasina dayanamadim.
Esim beni, umutsuz, ne yapacagini bilemez bir halde gorunce hic bir sey soyleyemedi. Bir an birbirimize baktik ve ben kalkip banyo’ya gittim. 10-15 dakika kadar haykira haykira agladim.
Hayatimda ilk defa gercekten kendime yakin bir insani kaybetmistim.
Hayatimin her doneminde bana ilgi gostermis birini. En Haylaz, en serseri donemlerimde bile beni kral gibi hissettirmeyi basarmisti Anneannem.
3 yasindayken bana sutlaci sevdirmis, 20 yasindaykende sutlaci sevdigimi bildigi icin sutlac yapmisti bana.
Buyukbabami aradim bas sagligi dilemek icin. “Biliyormusun ananen vefat etti” dedi.
“Biliyorum buyukbaba basin sagolsun” dedim.

Aramiza o kadar uzak yollar girmesine ragmen duzenli olarak aradigim, ailemin en yakin ferdiydi ananem.
Seni cok kucakliyorum ve cok opuyorum ANANEM.

Truth Benders

Fotoğraf.. Gerçekleri belgelemek için, yapılanları gerçeklerden çok uzaklara kanıtlamak için bir araç. O kurşun, esirin kafasına gerçekten 2 metre önümde girse sayfayı çevirebilir miyim acaba?

Herşeyin donduğunu düşün.  Sokakta koşan bir adam, arabalar, kuşlar, çöpü karıştırırken senin yüzünden tedirgin olan kedi... herşey.. Ses yok. tık yok. Ne kadar gerçeküstü bir durum olurdu değil mi?

Nereyi çerçeveleyeceksin. Kediyi mi, yoksa koşan adamı mı? Bir de bu kadraja gerçek diyeceksin.

deme.. fotoğraf de ama gerçek deme.. manipülasyona karşıysan fotoğraf da çekme..

Ama gerçekleri manüpile etmek doğamızda var değil mi? Hepimiz manüpilasyonuz ve varolmak için gerçekleri büküyoruz.

Yalancı Adlı Yazının, 26. Sayfasının sonu...

Hayatımızda ki yalancılar, yaşamımızın dilek ağaçları...

Ne kese biliyoruz kökten, ne de çaput bağlamadan durabiliyoruz...

Mektup

Ben tanri degilim ki af ilkesini bana yikiyorsun….
Benim hic kimseye hukmetme,affetme,mezara gonderme gibi bir hakkim yok…
Ben sadece benim iste…
Kendi halinde olumun penceresindeki adam… “yalnizligin” diger ismi “BAHADIR” yani…
Ben “ask” in diger adinin “intihar” oldugunu ogrendigimde, henuz yeni bakmayi ogrenmistim dunyaya… bir baska amacla…

Ama intihardan hic korkmadim… acisina da, mutlulugunada katlandim yine de…
Bosver be… belki bir gun dogruyla yanlisi ayirt edebiliriz… belki bir gun olumle, yasami birlestirebiliriz…
Ne diyor bir cin bilgesi: “insan olmeden, tam olarak yasadim diyemez…”
Kimbilir belki bir gun trenler calisir Oraya… Belki bir gun ruzgar eser yine dogudan batiya.. belki bir gun intihar etmek isteriz en ictenligimiz ve en safligimizla….

Hala safiz be Sevgilim, hala safiz…
Neyin ne oldugunu goremiyoruz ve belkide gormek istemiyoruz artik…
Cunku en yakin insan bize, en uzagimizda….

Koca bir okyanus ve yuzlerce ulke…
Bir film vardi biliyormusun? Hatirliyormusun? Izledin mi?
Ben izleyeli yaklasik olarak 16 yil gecti… eski bir film…
“ULKE VE OZGURLUK” diye.
Izlemediysen izle… ve gercekten amacin ne oldugunu… dusunmenin nasil bir suc oldugunu… siirin olumun kucagindada olsa yasadigini… ve de askin hic olmedigini anlatiyor… hah “ask” dedim. Dedigime kanma….
“intihar” demek istemistim…
Dila hanim…
Al yazman hala duruyor mu?
Selvi boyun daha bir selvilesmistir eminim…. Ve o her bana baktiginda dolan gozlerin….
Kendine iyi bak….

GITAR CALMAK

Gecen yil www.turkishgazete.com'da cikan yazim :)

Paylasim dedim... Okuyani olur ise....


07/10/2009


Kucuktum daha; yasim 12-13 civarlarinda. Orta okul donemleriydi herhalde.Bursa da oturuyorduk. Etrafimda bir suru arkadasim gitar calardi. Okul capinda gruplar kurup, okul icerisinde olan balolarda, mezuniyetlerde calarlardi.

“Sen niye calmiyorsun bir muzik aleti?” diye sordu bir arkadasim.

“Hic aklima gelmedi!” dedim.

Bir soru isareti kafamda. “Niye hic gitar calmayi dusunmedim ben?”

O gun eve gittikten sonra babama bir gitar almasini soyledim. Once bir mirin kirin oldu. “Basimiza muzisyen mi cikacaksin?” “Ne isin var gitarla?”; gibi. 2 hafta sonrasinda ailecek rus pazarinda turluyorduk ki; eski bir gitar cikti karsimiza.Telleri klavyeden bir santim kadar yuksek. Zamanin parasiyla 1 milyon lira. Biraz zorlayarak aldirdim babama gitari. Eve gitmek icin bekleyemedim.

Eve vardigimizda aldim gitarimi elime. Oylece baktim bir 10 dakika kadar. “Nasil calicam ben bunu?”.

Ertesi gun bir gitar magazasina gittim. Gitar calma metodu aldim. Daha cok akorlar uzerinde duruyordu kitap. 3 hafta hic durmadan calmayi ogrenmek icin calistim. Parmak uclarim kanadi, yirtildi; en sonunda nasir tutu. Hic hissetmez oldum parmak uclarimi. Ama ayni zamanda butun akorlari su gibi yuttum. O zamanin, gunde olan sarkilarinin hepsini calmaya basladim. Grup kurdum bir kac arkadasimla. Ufak tefek yerlerde ciktik sahneye.

Bir gun odamda otururken, elimde gitarim; yavas bir melodi calmaya basladim. Melodinin uzerine akorlarini ekledim ve soz yazdim.

Yapmak istedigim sey kendi parcalarimdi. Durmadan yazmak istiyordum. Muzik yazmak. Gitar calmak. Dinlemek ve fikir edinmek. Nota bilgim hic yoktu ama kulagimin iyi oldugunu soylemislerdi. Bana yeter dedim kendi kendime. Uzun yillar, barlarda, tatil yerlerinde, televizyon programlarinda ciktik. Amacim unlu olmak degil; muzige doymakti. Sorduklari zaman “ onu yapmadim” demek istemiyordum. Bu yuzdende her yerde calmak istiyordum. Genctim.

Yasim 32 oldu simdi. Beste yapmak icimden gelen ve en sevdigim hobilerimden biri.

Basladigim zaman calmaya; o muzigin sesini, melodisini kulagimda duydugum zaman; o anki ruh halimi anlatabiliyorsam eger ezgilerimde, Gozlerim kapali bir halde kasete 2 hafta once kaydettigim muzigi dinledigim zaman: “Biraz melankolik hissediyormusum.” Deyip, dinledigim muzikte kendi ruh halimin nasil oldugu soyleyebilyorsam, hissedebiliyorsam, ben gitar calabiliyorum.

Dedim ya Gitar calmak sadece baskalarinin caldiklarini gitara aktarabilmek degil; kendini anlatabilmektir.

Moruk!...

Tabi ya!!! Hersey boyle baslamadi mi zaten...
33 yil once yine baska bir memleketin, ya da memleketimizin insanlari arasinda alakasiz bir sekilde yasamaya basladim. Can verdi annem bana, kan verdi. Hayat verdi.
5 yasinda sunnet oldum. Olurken karsimda 2 tane kuzenim (kiz) beni izliyor ve kikirdasiyordu.
6 yasinda okula basladim. 1. sinif degil miydi o. Evet.
6 yasimda 1. sinifa basladikta 2 hafta sonra, yazmayi ve okumayi bildigim icin 2. sinifa gitmeye basladim. Beynim o eksiklikleri hala cekmekte.
12 yasimda herseye anlam vermeye basladim. Herseyi yerli yerine koydum. Beynime 12 boyunca soktuklari sacmaliklara, "sacma" diyebilecek kadar kafam calismaya basladi.
Asik oldum.
Evden kactim.
Surundum. Kactim butun herkesten. Ama yine de siginmadim.
22 yasimda butun gecmisimi geri de biraktim. Gunes arkamda. Golgeler onumde.
Bir merak, bir guvenilirlik.
Evlendigimde 25 yasindaydim.
Babam ilk ve son defa beni sevdigini soyledigindede 25 yasindaydim.
Kizim oldugunda ise 27.
27 yasindayken mutluluklarin en buyugunu yasidim. Kucucuktu ve benim bir parcamdi.
Bu gune kadar hergun defalarca onu sevdigimi soyledim. O da bana. 'Cocuklar her zaman sevgi ister; haketmeseler bile!"
33 yasindayim be moruklar.
Turkiye'de 2 hafta gecirdim. Butun herkes hastalanmis ailede.
Kendi kendime " demek ki yasim gelmis" dedim.
Her an haber alma yasindayim ama yasiyorum degil mi.
33 yasindayim ve dostluklarin en guzelini yasiyoruz hepberaber.
33 yasindayim ve karsiliksiz sevdigim bir kizim ve karim var.
Yas olarak morukladim ama kendimi hala moruk hissetmiyorum.
Peki nerdesiniz be!!!...
Karsiliksiz sevmediniz mi?
Ben sevdim ama soyleyemedim.
Cunku oyle yetistirilmedim......

Neden ki simdi!!!?
Bilmiiyorum!

I'll be Quite

Bunu Lara icin yazmistim gecen yil. Paylasim dedim hepinizle.
Daha coook yazacak seylerim var. Bununla baslamak iyi olur dedim...

7/2/2009

My Smiling eyes are for you

One day if you think you are going to cry
Call me
I can’t promise you I will make you laugh
But I might cry with you

One day if you think you want to runaway
Don’t be afraid to call me
I can’t promise to stop you
But I might runaway with you

One day if you think you don’t want to talk to anybody
Call me
I promise you I will be quiet

But if one day when you call me and can’t get an answer
Come to see me quickly
May be I might be needing you

SFBY

Yıllar yıllar önce... Çok çok uzak bir galakside... Bir arada BİR olamanın hazzıyla yaşayan parlak yıldızlardık o zaman.. Savrulduk başka diyarlara, başka bedenlere, başka heveslere. Beni ben eden, bana BİZ'i öğreten sizlere şükranlarımla....